26 Kasım 2011 Cumartesi
BİRGİ ÇAKIRAĞA KONAĞI
Ege bölgesindeki ilk yapılaşmadaki mimari üslubu korunmuş ender konaklardan biri olan Çakırağa konağının. 1761 tarihinde Şerif Aliağa tarafından yaptırıldığı genel kanıdır. Uzun yıllar harap bir durumda kaldıktan sonra 90'lı yılların başında restore edilip müze haline getirilen Çakırağa konağı Türk mimarisinde Osmanlı gündelik yaşamının anlaşılmasında önemli bir kaynak. Ahşap Türk evlerinin en güzel örneklerinden. Konak, çiçeklerle bezeli bahçenin ucunda, yoldan görülmeyecek şekilde yüksek duvarlarla korunuyor. 1761 yılında zengin bir tüccar olan Çakıroğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılan konak üç katlı. Alt katta taşlık, mutfak, ahır, misafir bekleme odası var. İkinci kat kışlık kullanıldığından daha korunaklı. Bütün odaların geniş bir sofaya baktığı konak, şömineyle ısıtılıyormuş. Odalardaki duvar ve tavan süslemeleri kalem işleri, ahşap oymacılık kayda değer. Misafir odalarında yıkanma bölümleri var. Merdiven kapağını kaldırarak üçüncü kata çıkılıyor (yazlık kat). Daha aydınlık ve kalem işleri bakımından daha zengin olan katta, iki de duvar resmi var.
Çakıroğlu Mehmet Bey, biri İzmirli, diğeri İstanbullu iki hanımla evlenmiş. Hanımlar memleket hasreti çekmesin diye, odaların duvarlarına İzmir ve İstanbul'un birer görüntüsünü yaptırmış. Resimler, hem kentlerin o günkü görüntülerini vermek açısından, hem de resim sanatı yönünden son derece önemli. İçi olduğu kadar dışı da çiçek ve motiflerle bezeli konak pek çok turistin ilgi odağı konumundadır. 1977 yılında T.C. Kültür Bakanlığı tarafından restorasyona başlanmıştır. 1983 yılında çevresi kamulaştırılarak özgün mimari dokunun korunması sağlanmıştır. Birinci dönem restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları 1993 yılında Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İzmir Anıtlar Genel Müdürlüğü, İzmir Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından tamamlanmıştır, iç düzenleme ve teşhir çalışmaları İzmir Arkeoloji Müzesi ve Ödemiş Müzesince yapılmıştır
2 Kasım 2011 Çarşamba
Ödemiş'te ne Yenir?
ödemiş'in yağlı kebabı meşhur. yağda kızartılmış kıtır ekmek üstünde servis edilen köftenin tadına doyulmuyor. bu kebabi da en iyi yiyeceğiniz yer ise, ödemiş şehir merkezi'nde bulunmakta olan trafik ışıklarının yanından derhal sağa dönünce, sokağın başında bulunmakta olan köfteci hurşit.
burası gerçek anlamda bir esnaf lokantası. içerde yalnızca köfte, yoğurt ve içecek yer alıyor. ama bilhassa pazarın kurulduğu gün giderseniz yemek yemek için uzun müddet beklemeyi göze almalısınız. ama ne kadar beklerseniz bekleyin beklediğinize değecek bir lezzeti burada tatma imkanınız var.
ufak bir anımsatma. ne kadar aç olursanız olun, ilk olarak kendinize "bir porsiyon köfte" söyleyin. çünkü porsiyonlar öylesine büyük ve doyurucu ki, size yetiyor. bundan başka yağda kızartılan ekmekler üstünde getirilen köfteler lezzetinden damağınızda inanılmaz bir tad bırakıyor. sırf bu tat için buraya bir kez daha gitmeyi isteyeceğinizden eminim. yanısıra isteyeceğiniz ayran ve yoğurt ise gerçekten tam lezzetinde.
ödemiş'te bundan başka, bilhassa ramazan ayında ekmek dolması meşhur. töngül katmeri denen ödemiş'e özgü pide de gerçekten lezzetli.
bölgede töngel pidesi çok tanınmış. 50 yıllık bir geçmişi var. kıymalı, peynirli olarak yapılıyor. ancak yalnızca sabahları bulma imkanı var. sabah kahvaltısında yeniyor. kapalı ve açık olarak yapılıyor. üzerine yağ sürülüyor, içerisinde yağ yok.
Ödemiş-Gölcük
Gölcük Ödemişe bağlı küçük bir yayla beldesi. 1050 metre yüksekliğindeki Gölcük’e iki şekilde ulaşabilirsiniz: İzmir Aydın yolundan Torbalı üzerinden veya İzmir Ankara yolundan giderken Salihli üzerinden.

Gölcüğe çıkmak için Ödemiş’den geçmek zorundasınız. Ödemiş’in meşhur köftesini yiyerek karnınızı doyurduktan ve Ödemiş’in tarihi zanaat dükkanlarını gezdikten sonra yaklaşık 20 km’lik tırmanışa başlayabilirsiniz.
Virajlı olan yolda giderken şöför haricindekiler o muhteşem manzarayı seyre doyamaz. Ancak filmlerde, belgesellerde görebileceğiniz çevresi yemyeşil ağaçlarla çevrili o muhteşem gölde yüzebilir, sandalla gezebilir, balık avlayabilirsiniz. Kervit, sazan, yayın balığı gibi tatlı su balıkları yakalayabilirsiniz. Mevsiminde giderseniz erik büyüklüğünde, nar gibi kıpkırmızı kirazlardan tatama fırsatınız da olur.
Kış aylarında gölün üzerinin buz tuttuğunu, hatta üzerinde araba sürülebileceğini söyleniyor. Ama siz yine de denemeyin.
Civardaki tepelere çıkıp gölü daha bir güzel görebilir, kartpostallık fotoğraflar çekebilirsiniz. Ayrıca pazar günleri gölün çevresinde kurulan pazardan köylü kadınların yaptığı elişleri satın alabilirsiniz.
Buradaki meşhur yemek, oğlak etinden yapılan güveç. Ayrıca, sarmısak soslu ızgara yayın balığının da tadına bakmanızı öneririz.
Gölcükte konaklamak için motel var. Çadır kurmak için uygun alanlar nmevcut. Ama sakın unutmayın, Temmuz, ağustos da olsa yanınıza kalın giysiler, battaniye alın.

Gölcüğe çıkmak için Ödemiş’den geçmek zorundasınız. Ödemiş’in meşhur köftesini yiyerek karnınızı doyurduktan ve Ödemiş’in tarihi zanaat dükkanlarını gezdikten sonra yaklaşık 20 km’lik tırmanışa başlayabilirsiniz.
Virajlı olan yolda giderken şöför haricindekiler o muhteşem manzarayı seyre doyamaz. Ancak filmlerde, belgesellerde görebileceğiniz çevresi yemyeşil ağaçlarla çevrili o muhteşem gölde yüzebilir, sandalla gezebilir, balık avlayabilirsiniz. Kervit, sazan, yayın balığı gibi tatlı su balıkları yakalayabilirsiniz. Mevsiminde giderseniz erik büyüklüğünde, nar gibi kıpkırmızı kirazlardan tatama fırsatınız da olur.
Kış aylarında gölün üzerinin buz tuttuğunu, hatta üzerinde araba sürülebileceğini söyleniyor. Ama siz yine de denemeyin.
Civardaki tepelere çıkıp gölü daha bir güzel görebilir, kartpostallık fotoğraflar çekebilirsiniz. Ayrıca pazar günleri gölün çevresinde kurulan pazardan köylü kadınların yaptığı elişleri satın alabilirsiniz.
Buradaki meşhur yemek, oğlak etinden yapılan güveç. Ayrıca, sarmısak soslu ızgara yayın balığının da tadına bakmanızı öneririz.
Gölcükte konaklamak için motel var. Çadır kurmak için uygun alanlar nmevcut. Ama sakın unutmayın, Temmuz, ağustos da olsa yanınıza kalın giysiler, battaniye alın.
Kızlarağası Hanı
İzmir için önemli yapılardan biri Kızlarağası Hanı'dır. Yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Yapımı hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte, yaptıran kişinin Kızlarağası Hacı Beşir Ağa olduğu bilinmektedir. İzmir Liman Kalesi'nin hemen arkasında, 1744 yılında hanın inşasına başlanır ve 1745 yılında tamamlanır. Han, döneminde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bugünkü Yemişçiler ve Halim Ağa Çarşısı ile anılan yerde olup, ana cephesi Keresteciler Sokağı'na açılmaktaydı. Günümüzde burası 871 sokaktır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir'deki nadir eserlerinden olan han, diğer hanlar gibi genelde kare bir forma sahiptir. Binanın içinde dikdörtgen ve geniş bir avlunun ortasında geleneksel olarak bir şadırvan ve havuz bulunması gerekmektedir. Günümüzde böyle bir alan mevcut değildir. Han, hemen her uzun mesafe hanında olduğu gibi iki katlı idi Üst katta galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise üst kısmın sade yaşamının tam tersi görülürdü. Yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkarların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu. Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han belli dönemde bir tür borsa gibi de çalışmış, özellikle iç avluya dönük dükkanlarda bu işler yoğun olarak yapılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybetmiştir. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelmiştir.
1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı'nda çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde mistik havayı içinize çekerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
İzmir'in eski anıtsal yapılarından bir diğeri de HİSAR CAMİİ'dir. Aydınoğlu (Molla) Yakup Bey tarafından 16. yüzyılın sonlarında yaptırılmıştır. Belgelerde yapılış tarihi olarak 1592 ve 1598 olarak geçen Camii'nin ortasında merkezi büyük kubbe ve iki yanda uzunlamasına ikişer kubbe bulunmaktadır. Son cemaat kısmı 7 kubbeli bir revaktan oluşur.
Bahçe duvarı ile öndeki iki şadırvanlı meydandan ayrılan dar uzun harimi, bir geçitle güneye uzar. 1813, 1881, 1927 ve 1980 yıllarında onarım gören cami, güneyden ve batıdan payanda kemerleri ve duvarlarıyla desteklenmiştir. Dekorasyon 18 ve 19. yüzyılların etkisi ile zenginleştirilmiştir. Sütun başlıklarında, pencere üzeri ve cephe süslemelerinde mihrap, minber ve vaiz kürsüsünde Avrupa sanatsal etkilerini görmek mümkündür
ÖĞRETMEN
İnsan yavrusu dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren, bilinçsiz de olsa etrafını tanıma arzusu içindedir. Zamanla bu istek bilinçli bir öğrenme faaliyetine dönüşür. İlk bilgileri ailesinden edinmeye çalışır. Burada öğretmen konumunda anne-baba ya da aile büyükleridir. Büyüdükçe ihtiyacı olan yeni bilgi ve becerileri sistemli, planlı ve programlı bir şekilde öğrenme gereği ortaya çıkar. Bu durumda bireye ihtiyacı olan bu bilgileri planlı ve programlı bir şekilde verecek birilerinin rehberliğine gerek vardır. İşte öğretmen, bireylere öğrenmesi gereken bilgileri planlı, programlı bir şekilde, belli bir ortamda, belirli araç-gereçlerle öğreten kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlığın varoluşundan günümüze her geçen gün öğrenilmesi gereken yeni şeyler ortaya çıktığı gibi, bu bilgileri öğretecek öğretmenlerin yetiştirilmesinde, görevlerinde, rollerinde gelişme ve değişmeler olmaktadır.
Batı tarzı modern eğitimin Türk eğitim sistemine girmesiyle birlikte, eğitim siteminin bütün öğelerinde modern eğitimin gerekleri doğrultusunda yenilikler yapılması yoluna gidilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bu süreç daha da önem kazanmıştır. Eğitim sisteminin her yönüyle modernizasyonunda öğretmen yetiştirilmesi önemli bir konudur. Öğretmenlerin yetiştirilmesinden, seçimine ve görev sonrası hizmet içi eğitimlerine kadar her alanda köklü değişiklikler yapılmıştır. Sistemin çok önemli bir öğesi olan öğretmenden günümüzde çok farlı işlevler beklenmektedir. Tanımından işlevlerine kadar yeni anlam ve görevler yüklenen öğretmen çağımızda çok farlı görevlerle donatılmış durumdadır.
Batı tarzı modern eğitimin Türk eğitim sistemine girmesiyle birlikte, eğitim siteminin bütün öğelerinde modern eğitimin gerekleri doğrultusunda yenilikler yapılması yoluna gidilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bu süreç daha da önem kazanmıştır. Eğitim sisteminin her yönüyle modernizasyonunda öğretmen yetiştirilmesi önemli bir konudur. Öğretmenlerin yetiştirilmesinden, seçimine ve görev sonrası hizmet içi eğitimlerine kadar her alanda köklü değişiklikler yapılmıştır. Sistemin çok önemli bir öğesi olan öğretmenden günümüzde çok farlı işlevler beklenmektedir. Tanımından işlevlerine kadar yeni anlam ve görevler yüklenen öğretmen çağımızda çok farlı görevlerle donatılmış durumdadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)